Bakalım, insan ele geçiremediği şeylere karşı ne kadar hırslı, ele geçirdiği nimetlere karşı da ne kadar şükürsüz olabiliyor, bir görelim. Bir zat, diğerine kendi yaşına yakın görmüş olacak ki, sorusunu şöyle sordu:
– Buralara eskiden gelmişe benziyorsun.
– Evet, dedi. Elli seneyi geçti Yozgat’tan geleli.
– Ben de Nevşehir’den geleli elli seneyi geçti, dedikten sonra hemen ekledi:
– Ne yazık ki ben kafayı çalıştıramadım, ömrüm boşa geçti. İnşaallah sen kafayı çalıştırmış, ömrünü boşa geçirmemiş, köşeyi dönmüşsündür!
– Anlayamadım köşeyi dönme işini, dedim. Elli sene önce gelince köşe mi dönülür?
– Elbette, dedi. Ben buraların elli sene öncesini biliyorum. O zaman tarlaydı şimdi şu apartmanların yükseldiği yerler. Kolayca satın alınırdı buralar. Onun için diyorum, sen erken geldiğine göre arazi almış, belki şu apartmanlar gibi apartmanlar da dikmişsindir buralarda.
– Şükürler olsun, kirada değilim. Başımı sokacak dairem var. Kirada olsaydım zorlanırdım diye düşünüyor, hep şükrediyorum. Rabbimiz olmayanlara da ihsan eylesin, diyorum.
İnanmıyor gibi baktı yüzüne. Sonra da kelimelere basa basa sordu:
– Yani senin sadece başını sokacak bir dairen mi var şimdi?
– Öyle, dedi.
– Geldiğin senelerde buralardan üç beş tarla alıp da şimdi daireleri dizemedin mi?
– Hayır, İstanbul’a 1950’de geldiğimde öyle bir düşüncem de yoktu, imkanım da. Ben buraya okumak için geldim. Başka meselem yoktu o günlerde.
Yüzünü buruşturup dudaklarını büktü. Mazereti hiç de meşru bulmamıştı anlaşılan. Derinden bir nefes aldıktan sonra söylenmeye başladı:
– Demek sen de benim gibi kafayı dövüyorsun şimdi!
– Hayır, ben asla kafamı dövmüyorum. Tam aksine başımı sokacak bir daire ihsan ettiği için şükrediyorum. Sen kafanı niye dövüyorsun? Yoksa başını sokacak bir dairen yok mu, kirada mısın hâlâ?
– Yok canım, olur mu öyle şey dedi? Dairelerim var. Hem de en değerli yerlerde. Ne yazık ki, bir türlü ilerleyemedik, on iki dairede çakılıp kaldık, üzerine ilaveler yapamadık. Kafamı dövüşüm bundan dolayı. Vaktiyle ele geçen fırsatları değerlendiremeyip on iki dairede kalışımdan dolayı. Şaşırarak:
– Yani on iki dairenin sahibi olduğun halde mi, fırsatı değerlendiremedim, diyorsun? Elini boşlukta salladıktan sonra:
– On iki daire ne ki? dedi. Aslında ben on iki gökdelenin sahibi olmalıydım şimdi. Gerekçesini de şöyle açıkladı:
– Ben buraların tarla olduğunu, bedava denecek kadar ucuza satıldığını biliyorum! Ama bunu bilmenin bir faydası yok ki şimdi. Kafayı vaktiyle çalıştırmadıktan sonra, kalırsın işte böyle on iki daireyle! Yumruklarsın kafanı durmadan!.. Bir ürperti geldi içine:
– Beyefendi kusura bakma, senin düşüncenden korkmaya başladım. On iki daireye sahip olmuşsun hâlâ mutlu ve huzurlu değilsin. Şükür duyguları taşımıyorsun. Hemen uzaklaşıyorum bu türlü düşüncenin yanından.. diyerek yürüdü kendi istikametime doğru. O da, sahip olamadığı gökdelenlerin hasreti içinde kafasını yumruklayarak yürüdü kendi istikametine doğru…
– Kendi ihtiyarladığı halde hırsı hep genç kalan ademoğulları vardır. Bunların iki dere dolusu altını olsa, yine doymaz da der ki: “Keşke bir üçüncü dere dolusu altınım daha olsaydı!” Böyle insanların gözünü ancak toprak doldurur!
24 Eylül 2010
#1
Have no a lot of money to buy a building? Worry not, just because it’s possible to get the loan to solve such kind of problems. Thence take a credit loan to buy all you need.