Toprağa sımsıkı sarılan çiçeğin küskün sevgiliye doğru olan yolculuğu (2)
Gökyüzünde dolaşan sesleri işitiyor musun? Gökteki çığlıkları, haykırışları. Konuşmalar.
Kadın:
Ben bir kadınım, evladım. Evim yıkıldı. 15’inde evlendim 50 sine doğru ancak bir daire sahibi olabildim. Onu da geçenlerde kaybettim. Şu şehre bak biraz. Bütün oyuncuları oyundan değil de gerçekten ölmüş bir tiyatro sahnesini andırıyor. Bitap düştüm çocuğum. Güçsüzüm. İki kötü tarafta birbirini vurdu ve olan benim evime, olan benim şehrime oldu. Evim, komşum, sokağım yerle bir oldu. Ve siyasetçi denen o kalleşler gülüp geçtiler şehrimden hala da gülüyorlar gördüğün gibi. Benim yıkıntılar içinde bitap bir şekilde oturmam onları hiç ilgilendirmiyor sanırım. Hiç de ilgilendirmedi. Yalan söylüyorlar her daim beni ve şehrimi hiç düşünmediler ne önce gelenler ne de sonrakiler.
Ben bir kadınım, bir anneyim ve bu harabe kentte bir yuvam vardı. Şu koku yayan ölüler arasında ailem, dostlarım vardı ve ömrüm olabildiğince güzel geçiyordu. Ama geldiler ölümlerini kustular ve sözde barış dolu şehirlerine ve ülkelerine geri döndüler.
Evlat:
Ben bir çocuğum. Korkunç şeyler yaşadım bu ölüm kokan şehirde. Siz sinemaya, tiyatroya yıkılan kentler görürsünüz ancak. Ben üzerime yığılan, üzerime doğru çöken bir şehir gördüm. Bunu yapanlar insan suretindeydi. Onların da bizim gibi elleri, ayakları, ağızları ve burunları vardı tek fark onlar yalan söylüyor, acımıyor ve merhamet etmiyorlardı. Haliyle insan değillerdi. Yoksa ettikleri duaları duyduğumda hiç fark olmadığını gördüm. Gören, duyan onları da bizim gibi aynı dinin insanları sanırdı. Siz de onlardan mısınız? Çünkü onlar da sizin gibi dışarıdan geldiler. Bize huzur bize demokrasi getireceklerini söyleyip şehrimizi yıktılar. Başka şehirleri yıkmaya devam ediyorlar. Sonra hepimiz çaresizce yıkık evlerimize, ölen annelerimize, babalarımıza, kardeşlerimize çaresizce bakıyoruz. Çok merak ediyorum onların çocukları babalarının bu yaptığı katliamdan ve tecavüzlerden haberdar mı? Şimdilik bir çocuğum evet ama ilerde bir mahkeme kuracağım bütün o dışarıdan gelenleri toplayacağım. Tek tek bunların hesabını soracak burunlarından fitil fitil getireceğim. Vurdukları şehirler mahkeme yerleri olacak öldürdükleri çocuklar, yaşlılar, anneler, kuşlar, kediler, köpekler yargılayacak onları. Kendi kurşunlarıyla idam edilecekler.
Kalemin mürekkebi duvarlara sıçrayan kan olacak şahit olsun diye. Bugün bir çocuğum evet ama yarın kocaman bir insan olarak karşılarına çıkacağım. Ve mahkemeyi kuracağım…
Ben:
Ben oyuncuyum ama sahneye hiç çıkmadım. Dolayısıyla kimsecikler görmedi beni. İnanılmaz Korkak ve bencil biriyim. Akılsızın teki olduğumda doğrudur. Haddinden fazla yemek yiyor, anlamsız yerde anlamsız zamanda kahkahalar atıyorum. Ama kendim olmadığımı söyleyebilirim. Beni de herkes gibi yönlendiriyorlar. Monoton ve çok uzun bir oyuna hapsolmuşum. Her sabah uyanır uyanmaz sizlerin ölüm ve dağılışlarınızı izlerim kahvaltı eşliğinde. Şık giyinirim, işime giderim çok ama çok çalışırım. Gördüğüm bütün haksızlıklara karşı da kayıtsızımdır. (Klavye kahramanlıklarımı saymazsanız) herkes öyle çünkü. Günlük dedikodularımı yaparım. Tabi bu arada sen ölmeye devam ediyorsundur. Ben duymam ölümleri, duysam da timsah gözyaşımı akıtır sonrasında unuturum. Akşam olur eve gelir çocuğuma çikolata, şeker, elma, portakal, et, oyuncak araba getiririm. O ara sen ölmeye devam ediyorsundur tabi ki. Ben uyurum sıcak yatağımda mışıl mışıl. O ara senin evin, şehrin, ailen yerle bir oluyordur. Ben unutup gitmişimdir bile. Sabah haberlerinde görsem dahi çok dikkate almam ya da birkaç dakika üzülür belki ağlar ve sonrasında unutur giderim dün olduğu gibi. Bu arada öğle yemeğine sohbet konusu da sensindir büyük bir ihtimal o da zaman geçsin diye bahsederim. Sayende biraz genel kültürüm artar.
Ben bir oyuncuyum evlat. Beceriksiz bir kâinat sanatçısı. Rolümü de ben becerebildiğim söylenemez. Beceriksizliğimle birilerini yahut bir durumu kurtarmaya gayret ediyorum. Ama itiraf etmem gerekirse ne yaptığım hakkında en küçük bir fikrim dahi yok. Zira istersen bir mahkeme kuralım seninle. Bütün insanlığı oraya yığalım. Herkesi ama herkesi; zalimleri, mazlum geçinen insanları, bana dokunmayan bin yıl yaşasın diyen menfaatçileri, bütün meslek erbaplarını; siyasetçileri, gazetecileri, askerleri, eğitimcileri, bilim insanı geçinenleri, sanatçıları, sorgulamaktan çekinenleri ve susanları…
Herkes ama herkes yargılansın bu mahkemede.
Hem sen büyüyüp olgunlaşana kadar birçok kişi ölmeye devam eder. Ben başlatıyorum mahkemeyi. Sen de büyüyünce dahil olursun bu sürece.
-Devam Edecek-
Hüseyin Bora Çelik, Tarih Öğretmeni