Evet yanlış duymadınız, proje çocuk! Kendi hayallerini, istek ve arzularını yerine getiremeyen anne babalar, bu isteklerini çocuklarında uygulamaktadırlar. Çocuğun fikri sorulmadan, onun isteklerine saygı duyulmadan mükemmeliyetçi bir anne baba tutumu ile yetiştirilen çocuktur.
Anne ve baba beklentilerini, hayallerini çocuğa da aktarıyor ve çocuğu, kendi hayallerini gerçekleştirmek için proje olarak görmektedirler. Bir düşünelim, kendi adınıza karar veremiyorsunuz, sizin adınıza tüm kararlar anne ve babanız tarafından alınmış oluyor, kendi istediğiniz mesleği bile seçemiyorsunuz. Siz daha doğmadan ne olacağınıza anne ve babanız karar vermiş!
Proje çocuk bir nevi, ebeveynin isteğini yerine getirecek bir aracı, bir görevli, nesne gibi doğuyor. Dışarıdan bakıldığında bizi bile üzen bu durumu, bir de çocuğun bakış açısından, onun yaşantısı açısından ele alalım. Çocuk doğduğu andan itibaren aile çocuğu en mükemmel, en iyi ve istedikleri şekilde yetiştirmek için seferber oluyor. Çocuk doya doya çocukluğunu yaşamadan, oyun çağı döneminde bile bolca oyun oynayamadan kendini planlı programlı, disiplinli bir okulun içinde buluveriyor.
Anaokulundan itibaren başlayan bu süreç çocuğun tüm sosyal yaşantısını kısıtlıyor ve çocuk o yaştan itibaren özel dersler, eğitimler, sıkı programlar içine giriyor. Oysa ki, normal olanı, eğitimin yanı sıra çocuk gelişiminde oyuna da yer verilmesidir. Özellikle 0-6 yaş arası çocuğun oyun saatleri, hayal dünyası, üretkenliği elinden alınmamalıdır.
Proje çocukta tüm bu süreçler farklı işler. Çocuk yaz tatillerinde bile çeşitli kurslara, eğitimlere, etkinliklere boğulur. Bu durumda olması zorlanan, bu programların zorla dayatıldığı çocuk ise eli mahkum bir şekilde omuzlarına binen bu ağır beklenti yükü karşılamak için çabalar. Ufacık bir çocuğa bu kadar çok beklenti yüklemek, çocuk için o kadar zor bir durumdur ki, çocuk kendi hayatını yaşayamaz, kendi kararlarını veremez, doya doya oyun oynayamaz, kendi kimliğini, kişiliğini bulamaz hale gelir.
Bu durumu geç fark edip, hatasını telafi etmek isteyen anne babalar için ise çocuğun oyun çağı, en güzel çocukluk yılları geçtikten sonra, artık çok geç kalınmış olacaktır. Çocuğunda ayrı bir birey olduğunu, onun da kendine ait bir dünyası, hayalleri, istekleri olduğunu unutmayın.
Onun yepyeni, renkli hayallerle kurduğu dünyasını daha kurduğu anda yıkmayalım ki, kendi isteklerini uygulayıp mutlu ve umutlu kalabilsin. Kendi istediğimiz gibi yetiştirsek bile, çocuk kendi yaşamından mutlu olmadığı sürece ebeveyn ne kadar tat alabilir ki… Çocuk bu şekilde büyüdüğünde, ileride ebeveyn pişman olduğu zaman, çocuğa o yılları geri veremez, telafisi mümkün olamaz.
Bu yüzden çocuğun geleceğini, kendine ait olan dünyasını çalmamalıyız. Rengarenk, yemyeşil, masum duygularla oluşan dünyasını yerle bir edip çocuğa simsiyah her dakikası programlı bir dünya bırakmayalım. Gelin çocukların mutluluğuna ortak olalım, geleceğe hep birlikte umutla bakalım.
Hüseyin Bora Çelik, Tarih Öğretmeni