“Vatanım Sensin” dizisindeki Albay Cevdet gerçekte Gavur Mü’min lakaplı, gerçek ismi Mümin Aksoy olan Albaydır. Albay Aksoy mütareke ve milli mücadele döneminin önde gelen casuslarından biridir.
1892 yılında dünyaya gelen Mümin Aksoy, 1911 yılında Beylerbeyi Yedek Subay Okulu’ndan Teğmen rütbesiyle mezun olmuş, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Harbi’nde çeşitli görevler aldıktan sonra 1917 yılında İzmir ve havalisinde göreve başlamıştır. İzmir’in işgaliyle birlikte casusluk görevine başlayan Aksoy, yunan kuvvetlerine sızarak büyük hizmetler gerçekleştirmiştir. Deşifre olduktan sonra tutuklanarak sürgüne gönderilmişse de milli mücadelenin kazanılmasıyla birlikte Yunan Generali Trikopis ile esir değişimine tabi tutularak yurda dönmüş, 24 ocak 1948’de Albay rütbesinde iken vefat etmiştir.
İzmir’li Jandarma Albay Mümin Aksoy’un yaşamöyküsünü, Genelkurmay belgelerini inceleyerek yazan Emekli Korgeneral Hüseyin Işık, “Unuttuğumuz Bir Kahraman; Mümin Aksoy” başlığıyla yayımladı. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları Askeri Tarih Bülteni Şubat 1997 Sayı 42’de yer alan yazının aslınıa dayanarak, işte Işık’ın, Mümin Aksoy yazısı:
15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sırasında İzmir halkı ve İzmir’deki 17’nci Kolordu tarafından hiçbir mukavemet gösterilmediği halde Yunanlılar resmi daireleri, kolordu karargâhını ve kışlayı basarak başta Kolordu Komutanı General Ali Nadir olmak üzere subaylarımızı dövdüler, üzerlerindeki paraları, yüzükleri ve kıymetli eşyaları aldılar, kasalardaki paraları gasp ettiler, subayları ve devlet memurlarını elleri yukarı kaldırılmış olduğu halde yerli Rumların küfürleri, hakaretleri ve saldırıları arasında İzmir rıhtımında demirlemiş vapurlarındaki hayvan ambarlarına tıktılar. İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı Yunan vahşetini rapor halinde hemen Jandarma Genel Komutanlığı’na ve gazetelere bildirdi. Bu bilgilerin toplanmasında, Valiliğe, Jandarma Genel Komutanlığı’na, İzmir’deki Jandarma Tensik Heyeti’ne ulaştırılmasında Üsteğmen Mümin’in olağanüstü çabaları ve başarı vardır. Üsteğmen Mümin, işgalden kısa bir süre sonra ülkenin her tarafında kurulan Kuvayi Milliye mensupları ve Müdafaa-i Hukuk Dernekleriyle temasa geçti. Milli Kuvvelerimizin ihtiyacı olan silah, telefon, telefon teli, giyecek sağlayarak gizlice gönderdi.
Üsteğmen Mümin esaretten döndükten sonra yapılan sorgulamada bu durumu şöyle anlatmaktadır:
“Yunanlıların İzmir’i işgal ettikleri sırada İzmir Jandarma Alay Erkan Bölüğü’nde bulunuyordum. İşgal sırasında Yunanlılar tarafından anlatılması olanaksız hakaretlere maruz kaldı. Olaydan bir gün sonra Osmanlı egemenliğinin devam ettiği, her türlü zulüm ve hakarete dayanarak görevin yapılmasında kusur edilmemesi ve hükümetin temsil edilmesi için gereken özverinin esirgenmemesi hakkında Jandarma Genel Komutanlığı’ndan emir geldi. Alay subaylarıyla birlikte göreve başladık. Bu sırada İzmir’deki 17’nci Kolordu subayları Yunanlılar tarafından sağlanan bir vapurla İzmir’den ayrılıyorlardı. Ben Jandarma Genel Komutanlığı’nın emrine uyarak İzmir’de kalıp Yunanlıların İzmir ilçelerinde ve köylerinde yaptıkları zulüm ve işkenceler konusunda gelen raporları birleştirerek Alay Komutan Vekili Binbaşı Tahsin Bey ile Genel Komutanlığa, Valiliğe ve Yabancı Tensik Heyeti’ne bildiriyor, hükümetin dikkatini çekmek için durum hakkında acı raporlar yazıyordum. Bu raporlar ve mezalim raporları o sırada İstanbul’da yayımlanan Kırmızı Kitaplara geçti. Bu sırada İzmir Sancağı (il ve ilçe arasındaki idari bölüm) yakınında kurulan milis teşkilatını yöneten subay arkadaşlarımdan aldığım gizli mektuplarda Yunanlıların iç durumu hakkında bilgi vermekliğim ve bulundukları bölgeleri milis kıtaların ihtiyacı olan telefon makinesi, telefon teli, tüfek, fişek vb. şeylerin sağlanıp gönderilmesi bildiriyordu. O sırada çok müsait olan durumum sayesinde elde edebildiğim önemli bilgileri ve İzmir Valiliği’nden sağlayabildiğim telefon makinelerini ve malzemelerini bana yardım eden hamiyetli ve vatansever sivil arkadaşlarım aracılığı ile gönderebiliyordum. Amiral Bristol başkanlığındaki Heyet-i Tahkikiye (Soruşturma Kurulu)’nın İzmir’e geldiği sırada bu kurulun yanında bulunan Kurmay Yarbay Kadri Bey’e soruşturmanın derinleştirilmesi için gereken yardımda bulunarak birçok zulmün meydana çıkarılmasını sağladım. Bu sırada İzmir’de çalışabilmek için büyük bir alana sahip bulunuyordum ki İzmir sancağı yakınındaki milis komutanları yanındaki subay arkadaşlarından aldığım tavsiyelerde İzmir’den asla ayrılmam ve kendilerine yardım etmemi istiyorlardı. Ben de elimden gelen yardımı yapıyordum. Bu sırada Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmış ve hükümet kurulmuştu. İstihbarat çabalarının daha artırılması ve her hafta hazırlayacağım raporların merkeze gönderilmesi istendi. Yunanlılar bu sırada İzmir Hükümeti’ne el koyarak, bizim alayın İzmir’i terk etmesini istediler. Durumu Ankara’ya bildirdim. Benim orada kalarak hiçbir yere ve görevime devamım emredildi.” (Üsteğmen Mümin’in esaretten döndükten sonra yapılan soruşturmaya verdiği cevaptan alınmıştır)
Bu sırada Balıkesir Jandarma Komutanlığı mensupları tümüyle Balıkesir’den ayrılarak Yunan işgali altında olmayan bölgeye geçmiştir. Yani Ankara’daki TBMM Hükümeti emrine girmişlerdi. İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı subay ve erlerinin şehri terk etmesi Yunanlılar tarafından istediğinden İstanbul’daki Jandarma Genel Komutanlığı’nın emriyle Balıkesir’e gönderdiler. Üsteğmen Mümin gizli görevini sürdürebilmek için İzmir’den ayrılmak istemiyordu. Hatta Balıkesir’e gitmeyerek Yunan işgalinde olmayan Kuşadası’na geçmeyi arkadaşlarına önerdi ise de kabul edilmedi. Üsteğmen Mümin İzmir’den ayrılmamak için çareler arıyordu. O sırada babası öldüğünden miras işlerini çözüme kavuşturmak ve ailevi işleri düzene koymak için 10 gün izin alarak Burdur’a gitmişti.
Üsteğmen Mümin, Burdur’da izin süresi dolduğu halde görevi başına dönmedi ve yeniden iznin uzatılmasını istedi. Uzun süre görevi başına dönmeyince kaydı silindi. İzmir’de bulunan Tensik Heyeti’nden Fransız Yüzbaşı Mösye Kleber’in adı geçen subay hakkında hazırladığı 23 Eylül 1920 tarih ve 252 sayılı Fransızca raporun özeti:
“İzmir Jandarma Alay Mülhakı Üsteğmen, 2629 Mümin Efendi, alayı diğer subaylarıyla birlikte Balıkesir’e atanmış bazı özel işlerini yoluna koymak için kendisine birkaç gün izin verilmişti. İzin süresi 30 Ağustos 1920’de sona ermişti. 27 Ağustos 1920’de kendisine izninin uzatılmayacağını tebliğ etmiştim. 21 Eylül’de İzmir’e döndüğünde Üsteğmen Mümin Efendi’nin benim teftişte bulunduğum sırada Yarbay Mösyö Karisini’ye iznin uzatılması için başvurduğunu, isteğinin kabul edilmediğini, buna rağmen görev yeri Balıkesir’e gitmeyerek İzmir’de kaldığını gördüm. Üsteğmen Mümin halen kapalı bulunan İzmir Hükümet Dairesi’nin açılacağını haber aldığını, bu haber gerçekleşinceye kadar kendisine izin verilmesini istemektedir. Bu hususun gerçekleşmesi ve adı geçen dairenin açılması için çok zaman gereklidir. Eğer bu subay görevine katılmayı gerçekten isteseydi, İzmir ile irtibatta bulunarak ve bizden de uygun bir zamanda izin isteyerek bunu başarabilirdi. Benim anladığıma göre Üsteğmen Mümin, Osmanlı Jandarması’nda kalmak imkânını korumakla beraber İzmir’de hatta Yunanlılar yanında başka bir iş aramıştır. Meslekte kimlerin kalmak istediğini anlamak için yaptığım incelemede onu çok şüpheli durumda görmüştüm. Osmanlı Jandarması’ndan kaydını silinmesini talep ederim, efendim. İmza Kleber” (Üsteğmen Mümin’in şahsi dosyasındaki Fransız Yüzbaşı Kleber’in raporundan)
Tensik Subayı Yüzbaşı Kleber’in bu raporu üzerine İstanbul Jandarma Genel Komutanı General Ali Kemal Sırrı’nın 4 Kasım 1920 tarih ve 15556 sayılı yazısıyla, adı geçen subayın İstanbul’a gelerek Genel Komutanlığa başvurması, bunu yapmadığı takdirde hakkında gıyabi işlem yapılacağı bildirilmiştir. Buna rağmen İstanbul’a gelerek Jandarma Genel Komutanlığı’na başvurmayan Üsteğmen Mümin’in kaydının silindiği 21 Mart 1921 gün ve 1088 sayılı yazılısıyla bildirilmiştir.
Albay Mümin Aksoy’un (Miralay Cevdet) Mezarı ise İzmir Balçova Eski Mezarlığındadır. Bu topraklar için istikbâlini feda etmiş başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün kahramanlarımızın ruhları şad olsun.
Eser Ürküt