Müziğe Nefes, Tribünde Ses…
Yıllar sonra Neyzen ile karşılaştığımızda, bir süre birbirimize baktık. Saçlarımızdaki aklar, yüzümüzdeki çizgiler, hayatımızın geçişlerinin yaşantımız hakkındaki ilk izlenimleriydi. Oturup saatlerce konuştuk. Ne çok anı birikmişti. Hem güldük, hem hüzünlendik.
Neyzen Gece Kartalı, 9 yaşında arkadaşlarıyla kızıl dereli oyunu oynamayı çok severmiş. Plastik borulara koydukları kağıt fişekleri birbirlerine atarlarmış. Günlerden bir gün, tam boruyu üfleyecekken, kulağına borudan sesler gelmiş ve oyunu yarım bırakmış. Duyduğu sesler zamanla müziğe dönüşmeye başlamış.
Ve Ney‘le ilk tanışması, ona gönül vermesi, nefes vermesi böylece başlamış. Ortaokul ve lise yıllarında, babasının Beşiktaş’lı olması, onun da futbola olan ilgisiyle birleşince, Beşiktaş’a olan sevgisi başlamış. Öyle bir tutku olmuş ki, bu durum, yaşantısında ona herkes Neyzen Gece Kartalı lakabıyla anmaya, hitap etmeye başlamış.
O şimdi Ney‘ine tutkun, Beşiktaş‘a vurgun olarak yaşamına devam ediyor. Şiirler, yazılar yazıyor, konserler veriyor. Beşiktaş’ın fanatik savaşçısı. Maçlar nerede olursa olsun, hiç kaçırmıyor. Tribünlerin çoşkusu, gençlerin babası olarak her zaman yanlarında oluyor.
Özellikle bu sıralar çok heyecanlı. Uzun çalışmalar sonrası, yazıp bitirdiği “İnsan özürlü insan” adlı kitabı yakında basılıp okurlarıyla buluşacak. Başarılar diliyorum.
Genellikle yaptığım röportajlarımda, konuklarıma sorduğum bir soru vardır. “Başınızdan geçen ilginç bir olayı anlatır mısınız” diye. Tabi Neyzen Gece Kartalı‘na da sordum.
1994 yılında aldığı bir teklifle konser vermek için Danimarka‘ya davet ediliyor ve gidiyor. Bir süre orada kaldıktan sonra Norveç‘e gidiyor. 1- 2 yıl orada kalıp, Danimarka’ya geri dönüyor ve 6-7 yıl orada yaşıyor. Çeşitli gece kulüplerinde çalışıp, konserler veriyor. Bir gün şehri gezerken, Çevreci ve hayvan severlerle tanışıyor. Onlarla konuşurken anlattıkları bir olay ilgisini çekiyor…
Birçoğumuzun bildiği gibi, Danimarka, Danimarka Krallığı olarak da tanınan Kuzey Avrupa‘da bir İskandinav ülkesidir. Başkenti Kopenhag olan bu ülke anayasal bir monarşi ile yönetilmektedir.
Kraliçeleri II. Margrethe‘dir. Başbakanları da vardır. Ayrıca Gröland ve Faroe Adaları da Danimarka’ya aittir. Danimarka ile ilgili bu bilgilerden sonra, yazıma kaldığım yerden devam ediyorum.
Tanıştığı çevreci ve hayvan severler, Gröland‘da yaşayan penguenlerin psikolojik rahatsızlıkları olduğunu ve müzik ile tedavi etmeye çalıştıklarını anlatıyorlar. Neyzen de birlikte çalıştığı üç müzisyen arkadaşına durumu açıklıyor ve Gröland’a gidiyorlar. Arkadaşları, Danimarkalı gitar, İranlı keman, Makedonyalı akordiyon çalıyormuş. Hasta olan penguenleri gördüğüm zaman çok duygulandım. Sanki ne için geldiğimizi anlamışlar gibi, yüzümüze suskun, üzgün, üzgün bakıyorlardı diye konuşmasını sürdürdü.
Herkese bir penguen veriyorlar. Neyzen’e bir dişi düşüyor, o da adını Banu koyuyor. Tedaviye ilk yanıt veren Banu oluyor. Ödüller alıyorlar. Neyzen, “Ben de ödülleri satıp, sokakta yaşayan evsizlere ziyafet çektim” diye bu ilginç anısına son verdi.
Bir şeyleri severek yapmak, üretmek, mutlu olmak, bizlere en büyük armağandır. Neyzen Gece Kartalı, bu durumdan, “Ürettiğim için mutluyum. Ney üflerken hüzünlenirim, sahnede hiç bir şeyi görmem. Duygularımla baş başa kalırım” diyerek uzaklara dalıp gitti.
Evet, Neyzen Gece Kartalı, biz bu gün gerçek dostlukların hiç bir zaman eskimeyeceğini kanıtladık.
İnsanın en çok neye ihtiyacı vardır? Bir ses, bir de nefes. O da sen de fazlasıyla var. Bu güzel sohbetimiz için teşekkür ederim. Her şey gönlünce olsun.
Her gününüz dünden daha iyi olsun. Zeren Dağdeviren.
- Bu yazı ayrıca HÜRRİYET‘te de yayımlanmıştır..