Emanetine sahip çık Eyy Türk Milleti, Ulusal Egemenlik ve Ulusal Bağımsızlık senin aynı zamanda namusundur, namusuna halel getirme!
Referandum sürecinde olduğumuz şu günlerde seçim kampanyaları bilhassa iktidar kanadında akılları zorlayan bir hale dönüşür oldu. Cumhurbaşkanı’nın namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği tarafsızlık maddesinin çoktandır yerle bir olduğuna şahit olduğumuz süreçte; halkı balık hafızalı olarak gören zihniyetle sanki geçmişte Terör örgütüyle mutabakata varmamış ya da batıyla akılları zorlayan bir dış politika işlememiş gibi hareket ederek pişkin siyasetiyle muhalefete saldırıda bulunuluyor. İtiraflarıyla da gördüğümüz zihniyet halkı koyun ya da elinin altındaki bir işçisi olarak görürken patron ve çoban benzetmelerini kendilerine yakıştırmayı bir meziyet sayıyor.
Yukarıdaki sözlerime binaen Referandum sürecini herhangi bir seçim kampanyası gibi gören mecranın gerek Osmanlı dizileriyle gerek askeri temalı dizilerle gizli mesajlarla donattığı şu günlerde, bilbordlara, kamu dairelerine ve belediye binalarına asılan afişlerle kendi tabirleriyle durum cümbüşe dönüştürülmeye çalışılıyor (yandaş iş adamlarının yaptıklarını yazmıyorum bile onların takdiri sizlerin). Bu hakikatlerin yanında muhalif kanallara ne kadar imkan verildiği de siz dostlarımın takdiri.
Aziz milletimize dün kandırıldık diye timsah gözyaşı dökenler bugün itiraflarından geri kalmazken dünden bugünlere gelene kadar ettiğimiz Vatan ve Cumhuriyet Yeminlerimizi dilimizde nakarattan ibaret sayıyorlar, zira her zamanki gibi yanılıyorlar.
Peki nereden geliyor bu cürret kime güveniliyor da Cumhuriyetimizle oynama teklifinde bulunuluyor? Tarih esasında bunların tek tek cevabını veriyor yaklaşık bir asır öncesi vermiş olduğumuz büyük sınav (Kurtuluş Savaşı ve lehimize olan gerçekleştirdiğimiz anlaşmalar) ve sonrasında batının asla bitmeyen planları. İçerden devşirdiği adamlarıyla veya demokrasi kavramına asla ulaşılmaması gayretiyle oluşturulan darbeler ve ekonomik krizler cevaplarını içermektedir.
Aziz vatanımın hakikatleri bu realitelerle başlıyor bu sebeple dünyanın en güzel topraklarında yaşamanın ve ayakta kalmanın bir takım diyetleri olacak; zira bu diyetleri ne yazık ki, Aziz Milletimiz çekiyor, devletin sıcak koltuğunu kapmış monşerler değil.
Yukarıdaki ifadelerime binaen bunları bizde biliyoruz hocam. Çözüm nedir bize bunu söyle diyenleri duyar gibiyim. Çözüm açık dostlar bizim ne rejim değişikliğine ne de farklı gömleklere (başka devletlerin devşirilmiş sistemlerine) ihtiyacımız var. Bizim farklı renklerimize, farklı dünya görüşlerimize ya da inançlara rağmen kucaklaşmaya ve birbirimizi adam gibi dinlemeye ihtiyacımız var. Yargı sistemimizin gerçek anlamıyla bağımsız bir şekilde işlediği, eğitimimizin rayına girdiği ve savunma sistemimizin devşirilmeden gerçekleştirildiği gerçek bir orduya ihtiyacı var.
Polisiyle, askeriyle, mühendisiyle, doktoruyla, öğretmeniyle bütün mesleki gruplarıyla milli bir gelişim içinde olan Güçlü bir Cumhuriyete ihtiyacı var. İnancıyla ve Irkı ile bölüştürülmeyen ve dönüştürülmeyen yarınlar görmek ümidiyle bütün dostlara huzurlu ve sağlıklı bir gelecek diliyor sözlerime Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabı ve gençliğimizin Atamıza Cevabıyla son veriyorum:
Atatürkün Gençliğe Hitabı:
Ey Türk Gençliği !
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gencliğin Atatürk’e cevabı:
Ey büyük Ata !
Varlığımızın en mukaddes temeli olan, Türk istiklalinin ve Türk Cumhuriyetinin ebedi bekçileriyiz. Bu karar, sarsılmaz irademizin değişmez ifadesidir. İstikbalde, hiçbir kuvvet yolumuzdan döndüremeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, milli tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez insan ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her hamle şuurludur. En kıymetli emanetin olan Türk istiklal ve Cumhuriyeti, mevcudiyetimizin esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde ilelebet yaşayacak ve nesilden nesile devredilecek. Bu mukaddes emanete yönelen dâhili ve harici bütün tecavüzler, iman dolu göğsümüze çarparak parçalanacaktır. İstiklal ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar en modern silahlarla mücehhez olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, milli şuurumuzu ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaklardır. Çünkü İstiklal ve Cumhuriyetimize kastedenler, karşılarında beş bin yıllık şerefli Türk tarihinin yılmaz evlatlarını, cumhuriyeti ve inkılâplarının feyizli ve imanlı gençlerini bulacaklardır.
Ey Türk’ün Büyük Atası!
İstikbal ve Cumhuriyeti korumak mecburiyeti hâsıl olursa içinde bulunacağımız ahval ve şerait ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp, her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk Gençliğinin Andı:
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, Cumhuriyetin ve devrimlerinin (inkılâplarının) yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Hüseyin Bora Çelik, Tarih Öğretmeni
25 Mayıs 2017
#1
Hocam fırsat buldukça yazılarınızı okumaya çalışıyorum. Tam duygularımızı tercüme edecek yazılar yazıyorsunuz size sonsuz teşekkürler.