Barış; birbirlerinden farklı kimliklerin toplumsal grupların ve ulusların uyumlu bir biçimde bir arada yaşadıkları, insan hak ve özgürlüklerine dayalı, kültürel zenginliklerini ve farklılıklarını koruyarak bir arada yaşamalarının adıdır.
Barış; savaş sonrası elde edilen bir kazanım değildir. Çatışmacı, ayrımcı ve düşmanlığı körükleyen söylemlerin, militarizmin önlendiği, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, insanın değeri temelinde kurulan toplumsal bir yaşam biçimidir.
İnsanlığın yaşadığı en büyük trajedilerin (1. ve 2. Dünya Savaşları) üzerinden onlarca yıl geçti ve milyonlarca insan iki büyük savaşta öldürüldü. Yine milyonlarca insan ırk, etnik ve dinsel düşmanlıklar nedeniyle yaşamlarından koparıldı. Açlık ve yoksulluk alabildiğine artarken, hastalık ve ağır şiddet nedeniyle milyonlarca insan heder edildi.
Artan askeri harcamalar, İnsan hakları, özgürlükleri kısıtlayan ırkçılık, dışlama ve asimilasyon politikaları bugün barışa sahip çıkmamızı daha bir zorunlu kılıyor. İnsan ve insan yaşamına dair mutlak değerlerle çatışan, hiçbir değer dayatmasını kabul etmeyen, savaşçı, çatışmacı, militarist politikaları hangi çıkar ya da kaygıya dayanırsa dayansın kabul etmemeliyiz.
Dünya ekonomik kaynakları içinde önemli yer tutan askeri harcamaların toplamı katrilyonlara ulaşmış İnsanın yaşamını idame ettirilmesine dair harcamalar trajedik bir hal almıştır. Askeri harcamalar artarken, dünyada açlık sınırında ve açlık sınırının altında yaşayan nüfusta hızla artmaktadır. Hijyen probleminden tutun temiz su içme olanakları, kronik kötü beslenme koşulları arşı çoktan aşmıştır.
Ottowa antlaşması olarak bilinen ve 140 ülkenin imzaladığı “Mayın Yasaklama Antlaşmasını” imzalayan ülkelerin arasında ABD, Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan ve Türkiye başta olmak üzere 53 ülke antlaşmaya taraf değiller.
Savaşların en çok kadınlar ve çocuklar üzerinde büyük tahribatlara neden olduğunu söylemek gerekir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin verilerine göre dünyada savaş ve bölgesel çatışmalar yüzünden 100 milyonun üzerinde insan yerinden yurdundan alınarak başka yerlere göç ettirilmiştir. Bu nüfusun %80 ine yakınını kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır. Kadınlar açısından aile ortamından ayrılma, ailelerin parçalanması, yoksullaşma ve tecavüzdür, bunun anlamı.
Çoğu çatışmalarda kadınlar cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Savaş ya da bölgesel çatışmalarda kadına tecavüz veya cinsel şiddet bir savaş taktiği olarak kullanılmaktadır. (Batı’nın ve Ortadoğu’daki terör gruplarının en büyük taktiği)
Çocuklar açısından savaşın yol açtığı tahribat, kadınlarınkinden çok daha kötü bir tablo sergilemektedir. Son 10 yılda;
4 milyon çocuk yaşamını yitirdi.
5 milyondan fazla çocuk sakatlandı.
8 milyon çocuk evsiz kaldı.
1 milyondan fazla çocuk ailesini kaybetti.
5 milyon civarında çocuk psikolojik travma geçirdi.
Yaklaşık 400.000 çocuk dünyanın değişik bölgelerinde savaşlara gönderildi.
Diyoruz ki, Türkiye toplumun çoğulcu etnik ve kültürel yapısını kucaklayan, herkesin kendini özgürce ifade edebileceği, tüm insan hak ve özgürlüklerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Köylerinden ve topraklarından zorla ya da çatışmalar nedeniyle ayrılan insanlarımızın koşulsuz olarak geri dönmeleri sağlanmalı, zararları tanzim edilmelidir. Kültürel haklarının önündeki tüm anayasal, yasal engeller kaldırılmalıdır. Cezaevlerindeki tecritler kaldırılmalı ölümler durdurulmalıdır.
Devlet kurumları içinde yer alan çeteci, cemaat yapılanmalarına son verilmeli, milletine ve devletine karşı suç işlemiş kim olursa olsun en ağır şekilde ibretlik bir şekilde cezalandırılmalıdır. Bu konuda gençlerimizi aydınlatması için gerek ailelerimize gerekse öğretmenlerimize büyük sorumluluk düşmektedir. “Sen mi kurtaracaksın memleketi anlayışı” yıkılmalı. İcabında üzerime düşüyorsa “Evet ben kurtaracağım” söylemi ve ruhunu hiçbir daim kaybetmemeliyiz.
Bu konuda son olarak kıymetli ilkokul öğretmenim Sevgi Gökçe’ye ve değerli aile bireylerime teşekkürü bir borç bilirim. Çocuk yüreğimizle nakşettiğimiz andımızı hiçbir daim unutmamak ve unutturmamak dileğiyle.
Barışın bizlere kazandıracağı çok şey var! Savaşın kaybettireceği çok şey var!
Hüseyin Bora Çelik, Tarih Öğretmeni
E-posta: hboracelik@gmail.com