Mustafa Muğlalı, 1882 yılında Muğla’da dünyaya geldi, 1901 yılında Harp Okulunu, 1904 yılında Harp Akademisini bitirdi. Balkan savaşına katıldı. 1. Dünya Savaşı sırasında Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı. Kurtuluş Savaşı’na Tümen komutanı olarak katılan Muğlalı Mustafa, 1922’de Albay 1927’de Tümgeneral oldu Soyadı Kanunu çıkınca, Muğlalı soyadını aldı.
Bugünkü Milli İstihbarat Teşkilatı’nın nüvesi olan Teşkilatı Mahsusa’da görev yaptı, Onun devamı niteliğindeki Zabitan Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı. Zabitân Grubu’nun devamı niteliğindeki Yavuz Grubu’nun başkanlığını yürüttü. Yavuz Grubu’nun mührü, Yavuz Sultan Selim‘in resmini taşıyordu.
23 Aralık 1930’da Menemen’de Devlete Karşı ayaklanıp Genç Asteğmen Kubilay’ı şehit eden Cumhuriyet Karşıtlarını yargılayan Harp Divanının başkanlığını yaptı. 1931-1939 yıllarında 1. Ordu Komutanlığı, iki kez Yüksek Askeri Şura üyeliği ve 1943-1945 yılları arasında da 3. Ordu Komutanlığı yaptı. Mustafa Muğlalı’nın haksızlığa uğramasına, 20 yıl hapse mahkum edilmesine yol açan olaylar bu görevi sırasında cereyan etmişti.
1940’lı yıllar, İkinci Dünya Savaşı , yokluk yoksulluk, İngiliz, Fransız, Alman, Rus ve İran casusları ülkede cirit atıyor. Doğu Anadolu ülkenin diğer kesimlerine nazaran daha karışıktır. Yabancı ülkeler lehine casusluk iddiaları hergün ilgili makamlara ulaşıyor. Devlet bölgede sıkıyönetim uyguladığı halde hırsızlık, kaçakçılık, soygun, ırza tecavüz eylemleri engellenemiyor.
Casus mu, hain mi, eşkıya mı olduğu belli olmayan bazı gruplar, bölgede güvenlik sağlamak için canla başla çalışan askerleri de pusuya düşürerek şehit ediyorlar ve kendilerine kucak açan Irak ile İran’a kaçıp bir süre saklandıktan sonra tekrar bölgeye dönüp eylemlerine devam ediyorlardı. Bu çeteler, Türkiye’den büyük ve küçükbaş hayvanları çalıyor, o sıralarda fiilen Rusların kontrolünde olan İran’a götürüp satıyorlardı. Bu eşkıya genelde iki nüfus kağıdı taşıyordu. İran’da İran, Türkiye’de Türk vatandaşı gözüküyorlardı. Bölge halkı bu eylemlerden dolayı canlarından bezmişlerdi.
Bölgedeki karışıklıklar artınca Orgeneral Mustafa Muğlalı, çok deneyimli ve disiplinli bir asker olduğu için Üçüncü Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı‘na getirilir. Hayatı savaşlarda geçmiş olan Muğlalı Paşa işi çok sıkı tutar, canilere karşı amansız bir mücadele başlatır ve birtakım tedbirler alır. Ayrıca, Paşa, eşkıyanın sınır ötesine kaçmasını önlemek için de emrindeki birliklere Irak ve İran‘a kaçan eşkıyayı takip etme ve gerekirse vurma emri verir.
1943 yılında Van’ın Özalp İlçesi‘nin sınır bölgesinde İran’a kaçmaya çalışan bir grup, güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılır. Çatışma çıkar ve dur emrine uymayan eşkıyalardan 33 tanesi öldürülür. Bu olaydan sonra bölgede sükun sağlanır. İçişleri Bakanlığınca, bölgede sükun sağlandığı için, Valiliğe, Jandarma komutanlığına teşekkür yazıları yazılır.
20 Aralık 1943 tarihinde Van Cezaevinde yatan İsmail Özay isimli bir mahkum, TBMM’ne yazdığı dilekçesinde; bu 33 kişinin kaçmalarının söz konusu olmadığını, bilerek katledildiklerini iddia eder, olaydan yaralı olarak kurtulup İran’da yaşayan kardeşinin affedilmesini ve olayın tahkikini talep eder.
Adalet Bakanlığı’nın Genelkurmay Başkanlığı’ndan konunun adli takibinin yapılmasını ilişkin talebine karşı, Mareşal Fevzi Çakmak’ın verdiği cevap yiğitçedir, Türk’çedir: “Ordu komutanı o günkü şartların gereğini yapmıştır. Memleketin yüksek menfaati için gerekli tedbirleri almıştır. Görevini yerine getiren bir komutanı mahkemeye veremem. Böyle Şey olamaz.” 1946 seçimleri sırasında bu olayı kendi lehlerine oya tahvil etmek isteyen siyasetçiler bu olayı saptırırlar. Bir taşla birkaç kuş vurulacaktır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında yabancı ajanların kaşıdıkları Kürtçülük çıbanı yeniden kaşınarak olay oya tahvil edilecek, Atatürk’ün yakın bir silah arkadaşı zor durumda bırakılarak, şuur altlarındaki Atatürk düşmanlığına dayanan aşağılık duygusu tatmin edilecek, Menemen olaylarında yargılamayı yapan kahraman bir asker yargılanarak gerici çevrelere Menemenin rövanşının alındığının mesajı verilecektir.
1946 seçimlerinden sonra Meclis’e giren Demokrat Parti milletvekilleri bu olayı yeniden Meclis gündemine getirirler. Öne sürülen iddia şudur: “Çatışma sırasında öldüğü iddia edilen 33 insan masumdu ve kurşuna dizildiler“. Aylarca süren tartışmalardan sonra bu olay hakkında Mecliste araştırma komisyonu kurulur. Araştırma komisyonu o yılların olağanüstü şartlarını, o olay sayesinde sağlanan huzur ortamını, 33 eşkiyanın ülkeye zararlarını, Mustafa Muğlalı’nın ülke sevgisini, herşeyi memleketi için yaptığını hiç dikkate almaz. Kin ve intikam duyguları içerisinde hareket eder.
Araştırma komisyonu hiçbir siyasiye, hiçbir bürokrata suç yüklemez. Tek suçlu Orgeneral Mustafa Muğlalı ile Necdet Bilgez ve Bilal Bali isimli yedek subaylardır. Meclis Araştırma komisyonu kararından sonra dava açılır ve 1947 yılında emekli olan kahraman Mustafa Muğlalı Paşa yargı önüne çıkarılır. Mahkeme, 1943 yılının şartlarına, o tarihte bölgede cereyan eden olayların vahametine, o ortamın düşünce ve gereklerine göre değil 1948 yılının normal şartlarının havasına göre yürür.
Muğlalı Paşa, yargılama boyunca bir Türk komutanına yakışır şekilde bütün sorumluluğu üzerine alır ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamaz. “Bu subaylara emri ben verdim, onların suçu yoktur. Yaptıklarım suç ise tek suçlu benim” der. Hakimin “Ya emrinizi yerine getirmeseydiler” sorusuna “O zaman şakileri kendim vururdum.” Cevabını verir.
33 şakinin yok edilmesi sırasında oh diyenler, Muğlalı Paşa’yı takdir edenler, alkışlayanlar, başka bir havanın, başka hesapların insanı olmuşlardır. Oy kaygısı her şeyin önüne geçmiştir. Mustafa Muğlalı Paşa Atatürk’ün silah arkadaşı olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu olay karşısında parmağını bile kıpırdatmaz.
Ve mahkeme sonucu gerçekten çok hazindir: Hayatını Türk Ordusuna ve Türkiye Cumhuriyeti’ne adamış olan Mustafa Muğlalı Paşa “33 masum (!) insanı öldürmek suçundan” ölüm cezasına çarptırılır. Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilir. 33 eşkıyaya hak ettiği cezayı verdiği için ödüllendirmesi gereken Mustafa Muğlalı Paşa, politik yalakalığın, siyaset oyunlarının kurbanı olur.
Türk yargısının siyasi kararlarından birisi olan bu yargılama sonucunda, tek mahkumiyet Mustafa Muğlalı içindir. Başka hiçbir kimse ceza almaz. Mahkeme, eşkıya artıklarının ifadelerini Türk Askerinin ifadesine tercih etmiştir. Mahkeme sonrası Askeri Yargıtay bu kararı bozar. İkinci bir mahkeme dönemi başlar ama bu sırada kahraman Türk Ordusu’nun bir neferi olan, bütün ömrünü Türk Yurdu‘nun bağımsızlığına adayan Mustafa Muğlalı Paşa bu durumu hazmedemez ve bulunduğu cezaevinde kahrından 11 Aralık 1951 tarihinde, 70 yaşında iken vefat eder.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Mustafa Muğlalı Paşa’nın naaşını 1997 yılında Devlet Mezarlığına naklettirdi ve kahraman Türk komutanlarının heykellerinin yer aldığı Genelkurmay bahçesindeki Ölmezler Yolu‘na O’nun heykelini diktirdi.
Eser Ürküt
Tabela Kaldırıldı
Mayıs 2004 tarihinde Van’ın Özalp ilçesindeki jandarma sınır taburunun adı Mustafa Muğlalı Kışlası olmuştu. 7 yıl sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun ricası ve Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine Genelkurmay Necdet Özel döneminde 2011 yılında tabela kaldırıldı.