Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı ve İnkılaplarını hep sabırlı, ikna edici, güven verici, bilgili “öğretmenliği” sayesinde başarmıştır. Gerek öğretmenlik ve gerekse eğitimcilik kısmen doğuştan getirilen bazı özelliklere, kısmen de sonradan öğrenme ile kazanılan bilgilere sahip olmayı gerektiren bir sanat ve bilimdir. Bu açıdan bakıldığında, Atatürk’ün tam bir öğretmen ve eğitimci özelliği taşıdığını görürüz. O’nun kişiliğini öğretmenlik ile özdeşleştirmesi bu bakımdan son derece isabetlidir.
Yüreğinde, vatan, millet, bayrak, Atatürk sevgisiyle dolu her Türk öğretmeni, Atatürk’ün eğitim anlayışını tüm meslek hayatı boyunca yaşamalı ve yaşatmalıdır. Atatürk eğitimciliğin sıradan ve basit bir iş olmadığının farkındadır. Ona göre memleketin refaha kavuşması bile buna bağlıdır:
“Mekteplerde öğretmen vazifesinin güvenilir ellere teslimi, memleket evlatlarının o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak bilgili ve saygı değer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik diğer yüksek meslekler gibi tedricen ilerlemeye ve herhalde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakar ve saygı değer uzuvlarıdır.”
Atatürk, okulların sadece bilimsel eğitim yeri olmadığı görüşündedir. Ona göre okullar, memleket sevgisine ve bağımsızlık fikrine giden yolları içerir. Bunun yanında, memleketi kurtarmak için çalışan herkesin ilim sahibi olması gerektiğini de özellikle belirtir:
“Mektep genç dimağlara, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete muhabbeti, istiklal şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi lazım gelen en doğru yolu belletir. Memleket ve milleti kurmaya çalışanların ayni zamanda mesleklerinde birer namuslu mütehassıs ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir.”
Alıntıdır: Orhan SUAT, Lüleburgaz