Çocukluğumuz aklımıza gelir, ne oyunlar oynardık, çok eğlenirdik. Aramızda bazı arkadaşlarımız mızıkçılık yaparlardı. Mızıkçılık da ne derseniz eğer, bu günkü karşılığı oyunbozanlık. O arkadaşlarımız sudan sebeplerle eğlenceli oyunu, çekilmez hale getirirlerdi. Onlar hırçınlaşır, bağırır ve oyunu bitirirlerdi.
O çocuklar büyüdü ve çocuk sahibi oldular. Peki çocuklukta yaptıklarını üzerlerinden atabildiler mi dersiniz? Hayır. Hepsi için demiyorum ama genelde aynı davranışını sürdürenler çoğunlukta. Çünkü bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de aynı oluyor.
Aile terbiyesi çok önemli. Sorsanız herkes çocuğunu iyi yetiştirmişlerdir. Peki bu çocuklar büyüyünce suç işleme eğilimini nereden alıyorlar? Ya da suç makinesine nasıl dönüşüyorlar? Bizler iyi anne-baba olduğumuzu söyleriz. Asla çocuklarımıza şiddet uygulamamışızdır. Unutmayalım bağırmak bile şiddete girer. Öyleyse çocukluğumuzdan bahsederken “Hiç unutmam bir gün annem/babam…” diyerek söze niçin başlarız?
Muğla Yücelen Hastanesi’nde görevli uzman psikolog M.Kenan Alyürük, “Çocuklarınıza fırsat verin, onlara oyun konusunda kısıtlama getirmeyin, imkanlar dahilinde oyuncak konusunda doyurun” diyor. Fiziki güce dayalı oyunları mutlaka oynamalarını, zıplayıp hoplamaları gerektiğini, bu sayede üzerinden enerjisini atabileceğini ve deşarj olabileceğini ve gelişimini iyi seviyede sürdürebileceğini belirtiyor.
Alyürük, ayrıca çocuklarımıza bir konuda Hayır derken makul sebebiyle birlikte bunu açıklamamızın doğru olacağını dile getiriyor. Nasıl olsa çocuk diyerek mantıksız, fantastik cevaplar vermenin gelişimini olumsuz etkileyebileceğini, sonucunda da kavrama ve mukayese yeteneğini kaybedebileceğini belirtiyor.
Anne ve babalar çocuklarının yeme alışkanlıklarından da şikayetçi. “Benim çocuğum hiçbir şey yemiyor” yakınmaları az değil. Evde yapılan yemekleri yedirip, sağlıksız abur cubura yöneltmemeleri gerekir. Yeme konusunda çok ısrarlı olmamak lazım. Nasıl olsa acıkınca yiyecek. Onun istediği değil, sizin gösterdiğiniz yensin.
“Ben bu işte yokum, dostluğumuz buraya kadarmış” derken hiç düşündünüz mü? Dostken ne ektin ki, ne biçeceksin? Dost sandığınız bir kişiyi onore ediyorsunuz, önemsiz bir konu yüzünden birden renk değiştiriveriyor. Zaten herkes dost olamaz. Biz dost değilmişiz, sadece arkadaşmışız. Öyleyse “haydi yoluna” demekten başka çare yok o zaman.
Bir iş yerinde de küslük olmaz. Kırgın, dargın olabilirsiniz ama işleyişe mani olamazsınız. Zaten amirleriniz, patronlarınız farketse asla affetmezler. Hizmetin devamlılığı esas olduğundan kurum ve işletmenin menfeatlerini ön planda tutmak gerektiğini düşünüyorum. Öyleyse, zaten yapmanız gereken bir işi neden başta itiraz ediyorsunuz? Siz bunu alışkanlık haline getirdiniz galiba! Ben oynamıyorum deme şansınız yok, unutmayın.. Eser ÜRKÜT.