Bir süre önce, arkadaşlarla, bir sahilde oturup sohbet edip, eğleniyorduk. Yakınımızda genç bir grup vardı. Onlar da aralarında şakalaşıyorlardı. Yaradılış olarak, çevremle ilgilenen, insanlarla tanışmayı, sohbet etmesini seven biriyimdir.
Gençlerin coşkulu, neşeli halleri hoşuma gitmişti. Onlarla tanışmak istedim ve yanlarına gittim. Başladık konuşmaya… Dikkatimi çeken, hemen hemen hepsinde dövme olmasıydı. Kendilerine neden dövme yaptırdıklarını, seçtikleri şekillerin özel bir anlamı var mı diye sorduğumda, hepsi bir neden söyledi.
Bir arkadaşlarının sol kolunda, bir tarih yazıyordu. Tarih bilinen, önemli bir yılı anımsatmıyordu; “Çok özel değilse anlamını söyler misin” dedim. “Annemin doğum yılı” dedi. Ve bir kaç sözcükle öyküsünü anlattı. Bir anne olarak çok duygulandım.
O anneyi sevdim, o evladı sevdim, dövmeyi yapanı sevdim. İnsanoğlu bazen peşin hükümlü oluyor. Bilmeden, araştırmadan, sormadan eleştiriler yapıyor. Örneğin, şu dövme konusu… Çok aşırıya kaçmamak kaydı ile sevmeye başladım. İnsan nasıl duygularını kalbinde saklıyorsa, sözcüklerle yansıtıyorsa, dövme ile de vücudunun istediği bölgesine, ebediyen onu mühürleyebilir diye düşündüm.
Sevmek… Sadece iki insan arasındaki duygusal bağ değildir;
Ben Tanrımı seviyorum; Beni anladığı, bana doğayı armağan ettiği, beni koruduğu için.
Denizi seviyorum; Hırçınlığı, suskunluğu, sonsuzluğu için.
Çiçeklerden gelincikleri seviyorum; Renklerini, narinliklerini ve özgür oldukları için.
Çocukları seviyorum; Coşkularını, masumluklarını.
Müziği seviyorum; Evrenselliğini, verdiği huzur için.
Şiir yazmayı, okumayı seviyorum; Duygularımı yansıttığı, yalnızlığımı paylaştığı için.
Hiç birinden karşılık beklemiyorum. Huzur doluyorum, mutlu oluyorum. Bundan güzel ne olabilir ki. Sevmekten korkmayalım, sevgi her şeyin ilacıdır… Sevgilerimle.
Her gününüz dünden daha iyi olsun. Zeren Dağdeviren.