Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ankara’daki bir sergi açılışında uğradığı suikast sonucu ölen Rus Büyükelçi Andrey Karlov‘un, Suriye’deki barış sürecine destek olmak için muhaliflerle iletişim kurmak üzerinde çalıştığını belirtti.
Aklı başında, vicdan sahibi herkes bu üzücü olayın Türkiye Rusya ilişkilerini rayından çıkarmaya dönük bir girişim olduğu konusunda hemfikiriz. Bir yıl önce Rus uçağını düşüren ve Türkiye Rusya ilişkilerini krize sokmayı başaranlar yeni bir hamle yaptı. Özellikle Suriye krizinde Türkiye ve Rusya’nın ikili müzakere yürütüyor oluşunun Batı dünyasında ciddi bir rahatsızlık uyandırdığı hepimizin malumu.
Ne var ki, bu saldırının arkasındaki tek gerekçe Türkiye Rusya ilişkilerini rayından çıkarmak değil. Dahası bu saldırının Türkiye ve Rusya arasında daha da yakınlaşma oluşturma ihtimali de yüksek. Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın olayın ilk anından itibaren süreci dikkatli biçimde yönetmesi ve Rusya devlet başkanı Putin‘le yakın iletişim halinde olması iki ülke ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerlediğinin göstergesi.
Bana göre bu suikastın iki gerekçesi daha var. Birincisi Türkiye’yi teröre destek veren ülke olarak göstermek. Daha önce “Türkiye Deaş’a destek veriyor” yalanıyla bizi uluslararası alanda yalnızlaştırmaya ve içeride bölmeye çalışanlar şimdi de “Türkiye Nusra’ya destek veriyor” imajını zihinlere kazımak istiyorlar. Yeni bir yalanla Türkiye’yi düşmanlaştırmaya ve açık hedef haline getirmeye uğraşıyorlar.
Saldırının hiç de yabana atılmaması gereken diğer bir gerekçesi ise ABD Rusya ilişkileriyle ilgili. Bu eylem, ABD yönetiminde halen aktif olan bir kanadın giderayak Rusya ile hesaplaşma gayretinin bir ürünü. Öyle görünüyor ki, Fetö eliyle 15 Temmuz‘da Türkiye’de darbe yapmaya kalkanlar, Ankara’da bir Fetö’cüyü işe koştular.
Küresel siyasette manzaranın hiç de iç açıcı olmadığını bilmemiz gerekiyor. Bu süreçte en önemli mesele, Türkiye’nin aktörlüğünü elden bırakmaması, kendi ad ve hesabına bağımsız siyaset üretebilmeyi sürdürmesidir. Bu halihazırda en büyük zenginliğimiz, buna sahip çıkmalıyız.
Türk polisinin suikastı gerçekleştirmiş gibi takdim edilmesi büyük bir saygısızlık, iftira olarak düşünmek lazım. Suikastçinin görevi itibariyle polis olması ve Türk Polis Teşkilatı adına bu işi yapmadığı ortadadır. Polis kıyafeti giymiş olması, polis unvanı taşımış olması, bu saldırının niteliğini, arkasındaki kirli ve karanlık bağlantıları asla yok edemez. Terör saldırılarının hedefi, birlik ve beraberliğimizi bozmaktır, kardeşlik hukukumuza zarar vermektir.
Eser Ürküt