İstanbul’un Kadıköy ilçesinde doğdum ve büyüdüm. Evimiz Moda semtindeydi. Babam Moda Deniz Kulübü’ne üye olduğu için, bazı geceler, annemin diktiği güzel elbiseleri giyer, kuzenlerimle kulüpte buluşup dans ederdik. Kimi zaman arkadaşlarımla yürüyüş yapar, Moda İskelesi’nde oturup, kulüpte çalan güzel melodileri dinler, eğlenirdik.
Kulüpte uzun bir süre yabancı orkestralar yer almış, daha sonraları Türk müzisyenlerin kurduğu gruplar çalmaya başlamıştı. Aralarında öne çıkan orkestra, benim için Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’ydı. Şerif Yüzbaşıoğlu çok önemli, çok yönlü bir müzik adamıydı. Ülkemize çok değerli müzisyenler, solistler kazandırmıştı. Ben de kulübe gide gele kendisi ile tanışmıştım. Samimi, ilgili, güler yüzlü bir insandı.
Gümüşsuyu’ndaki iş yerini ara sıra ziyaret ederdim. Şerif, Şenay’la evlenince, evlerine gitmeye başladım. Gümüşsuyu’nda manzarası çok güzel olan bir dairede oturuyorlardı. Genellikle öğle tatillerinde onlara giderdim. O yıllar Türk Hava Yolları’nda çalışıyordum. Benim de iş yerim Gümüşsuyu’ndaydı. Sohbetlerimizde konumuz hep müzik olurdu. Her ikisi de ülkemizi yurtdışında temsil etmişlerdi. Şerif, bir çok yerde jüri başkanlığı yapmış, Şenay’ın yorumcu olarak katıldığı bir çok festival ve yarışmalarda da ödüller almışlardı.
Şerif bir gün beni arayıp onlara gelmemi istemişti. Gittiğimde “Zeren biz Şenay’ın ilk long playini çıkarmak için çalışmalara başladık. Bu long playde eski parçaların yanı sıra yenileri de yer alacak ve bunlardan birine de senin söz yazmanı istiyoruz” dedi. Tabii çok mutlu oldum. Çünkü onlar müzik dünyasında yerleri kolay kolay dolmayacak iki müzik insanıydı. Şerif, bestesini dinletti, neler yazabiliriz diye konuştuk ve bir karara vardık.
O yıllarda TRT’de bütün besteci, söz yazarı ve yorumcuların kabusu olan bir Denetim Kurulu vardı. Eserlerin onay alması çok zordu. Şenay’ın da şarkıları denetime takılanlardandı. Mesela Sev kardeşim, Hayat Bayram Olsa şarkıları denetimden onay alamamıştı.
Aradan 30 – 35 yıl geçmesine rağmen unutulmayan o şarkılar şimdilerde her yerde çalınıyor, söyleniyor. Ben hala bu yasakların nedenini anlamış değilim.
Büyük bir titizlikle sözleri yazdım. Her ikisi de çok beğendiler. Uzun bir hazırlığın ardından long play piyasaya çıktı. Bir kopyası denetime yollandı ve onay alındı. TRT ve TV’de yayınlanmaya başladı. Kısa bir süre sonra, tarih 1980 ihtilalin hemen sonrası benim sözlerini yazdığım *“Dalkavuk” adlı şarkı da yasaklandı. Oysa ki, amacım her devrin adamı olan bir karakteri espirili bir şekilde anlatmaktı.
Şenay’ın, bütün şarkılarını dinlemek isterseniz, internetten ulaşabilirsiz. Sev kardeşim, Hayat Bayram Olsa, Dalkavuk, Honki Ponki ve diğer şarkıları, ne zaman dinlesem onlarla paylaştığım güzel günler gelir aklıma ve biliyorum ki, uzun yıllar bu şarkılar her yerde çalınacak ve el ele söylenecek.
Ruhları huzur bulsun. Emeklerine, yüreklerine sağlık.
Her gününüz dünden daha iyi olsun. Zeren Dağdeviren.
- Bu yazı ayrıca HÜRRİYET‘te de yayımlanmıştır..
DALKAVUK* Eğriye doğru Doğruya eğri Yalan dolan Bel bükerekten El öperekten Şapur şupur Gelene ağam dedi Gidene paşam Sarmaş dolaş Yüzlere güldü Arkadan sövdü |
İleri geri Ha ali veli Ha veli ali Alış veriş Şapkayı attı Kavuğu taktı Değiş tokuş Sıkıyı görünce Boynunu büktü Süklüm püklüm Cebini kolladı |
Maaşını topladı İyi günde Hazır bulundu Huyu kurusun Kötü günde Arkadan vurdu Huyu kurusun Vay vay vay aman Dalkavuk mu bu Ona ne şüphe |
12 Ocak 2015
#1
Müthişsin, Zerenciğim,
Her zamanki gibi dört dörtlük, metniyle, icraatıyla ve anarak yazdığın anlamlı yazınla, ellerine aklına bin sağlık, bilmediklerimizi gün yüzüne çıkarırken, ileri düşüncenle her dönemde vurgu yapacak bir müzik metni…