Türk Hava Yolları’nda çalışırken, hafta sonları Avşa Adası’na giderdim. Kuzenim Nazlı Nur’un erkek arkadaşı Feridun Özdenizmen’in arsaları vardı. Avşa’yı çok iyi bilirdi. (yıl 1972) daha sonra evlendiler. Feridun Avşa’da ilk diskoteği açanlardandı. Adını Moğol Disko koymuştu. O yıllar Mogolların sevilen müzik grubuydu. Grubun üyelerinden müzisyen Engin Yörükoğlu arkadaşımızdı. Ağabeyi yetkin Yörükoğlu, eşi İnci ve çocukları hafta sonları toplanır eğlenirdik. Feridun bana da küçük bir arsa aldırdı. Harika yazlar geçirdik orada. Ne yazık ki, Nazlı Nur’u, Feridun’u, Engin ve Yetkin’i kaybettik. Nur içinde yatsınlar.
Bir ara Avşa seyahatlerime ara verdim. 1989 yılında oğlum Utku’yu da alıp gidiverdim. Adayı tanıyamadım. Her yer değişmiş. Evler, plajlar, barlar, restaurantlar yapılmış. Yakında elektrik de bağlanacakmış. Eskiden jeneratörlerle elektrik sağlanırdı ve gece 24:00 den sonra kesilirdi. O yıllar gelenler daha çok sanatçılar ve öğretmenlerdi. Devlet Tiyatrosu ve Operası sanatçıları ağırlıktaydı. Baktım ki, tatil için ideal, İstanbul’a yakın. Utku büyüyor, deniz güzel ve arsama ev yaptırmaya karar verdim.
Bir gün sahilde otururken, rahmetli arkadaşım Serda Fosforoğlu’na (Tiyatro sanatçısı Enis Fosforoğlu’nun eşi) rastladım. Beni Cahide Pakner adında bir hanımla tanıştırdı. O da Avşa’ nın tutkunlarından biriymiş. O yıl ev yaptırıyorlarmış. Eşi Devlet Tiyatrosu sanatçısı Numan Pakner’miş. Böylece iki yeni dost kazanmış oldum. Günler geçerken Cahide ve Numan’la dostluğumuz ilerledi, çok güzel günler geçirdik.
Ben bir kadına yakışan (tabii içmesi gerekiyorsa), içkinin şarap olduğunu düşünmüşümdür. Gerektiğinde de hep onu içerim. Numan Pakner dosttum, bana şarap nasıl içilir, ısı derecesi, kalan şarap nasıl saklanır, tıpaları, yemek öncesi, sonrası içilecek şarap çeşitleri gibi incelikleri öğretirdi. Akşamları genellikle onlara gidilir, hanımlar okey oynardık. Numan da fırsattan istifade, çatı katında bir balkonu vardı, oraya çıkıp, şarabını yudumlardı. Numan’ı çok erken kaybettik. Notlarıma bakarken, Hıncal Uluç, Dr. Ahmet Kurtalan’ın yazdığı, Numan Pakner’le ilgili faxsi köşesinde yayınlamış. Ben de saklamışım. Ufak bir bölümünü yazmak istiyorum.
Modern Folk Üçlüsü olarak “İstanbul Şarkıları” müzikli gösterisini sunacak, kaybolan bir misyonu bugünlere taşıyacak bir İstanbul Efendisi’ni oynayacak kişiyi aradıklarını, sonunda bulduklarını yazmış. Sevgili Numan Pakner, tiyatro sanatçısı, konservatuar mezunu, mütevazi, şık, zarif, yakışıklı prodisi düzgün, usul adap bilir bir kişi gerçek bir İstanbul Beyefendisi…
Apansız gelen bir kalp krizi sevgili Numan’ı aramızdan almıştı. Numan’ın eksikliğini hep içimizde hissedeceğiz. Hıncal Uluç da; “Bir sanatçıyı daha sessiz sedasız ebedi ülkesine uğurladık, tek sütun haber bile olamadı koca Numan Pakner….” diye yazısını bitirmiş. Numan Pakner, yalnız İstanbul Efendisi değildi. O Şehnaz Tango, Yedi Kocalı Hürmüz ve Devlet Tiyatrosu’nda canlandırdığı karakterlerin de efendisiydi.
Numan’ı sağlığında değerini bilen ve seven, eşi ve gerçek dostları her yıl ölüm yıl dönümünde kabrinin başında toplanır, nerede olurlarsa olsunlar, Numan onların arasında ve kalplerindedir. Bir gün değil bir ömür onu anmak daha anlamlı olmaz mı?
Nur içinde yat sevgili DOSTUM….
Her gününüz dünden daha iyi olsun. Zeren Dağdeviren.