Mutlu haftalarınız olsun sevgili dostlarım. 2017-2018 Eğitim öğretim dönemine hızlı ve güzel başlamanın ümidiyle lise ve ortaokul talebelerimizin ülkemizin yarınlarına dair teknoloji girişimlerine şahit olmanın gururunu yaşarken; Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Maker Faire inovasyon fuarını Haydarpaşa Garının efil efil tarih kokan peronlarında ve vagonlarında güzelliklerini ve gururunu yaşadık.
Görev almış olduğum okulun nazarında bunun bir parçası olma gururunu yaşarken gerek bilgisayar teknolojisi alanında yapılan yenilikler, kodlama, stem-a etkinlikleri, robotların geliştirilmesi, eğitime dair materyallerin içeriği, resim ve heykel alanındaki etkinlikler, drone’ların hayatımızdaki yeri ve bilimum birçok teknolojik gelişim geleceğimize dair ümidimi arttırdı.
27/ 29 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen İstanbul Maker Faire fuarına dair katılım da beklediğimin üzerindeydi sevgili dostlarım gerek çeşitli liselerimiz, iş dünyası ve çeşitli şirketlerinde katılımıyla teknoloji cümbüşüne dönüştüğünü ifade edebilirim. Cumhuriyet bayramına da denk gelmenin gururuyla bu süreçte gençlerimizin Atamıza anlamlı bir hediye verdiğini düşünmeden edemedim. Ülkemizin ekonomi, eğitim ve savunma buhranları derken bu güzel etkinliğin bizlere biraz olsun moral aşıladığını özellikle belirtmek isterim.
Atamızın aramızdan fiziki olarak ayrılışının (ruhen ve fikren hiçbir daim öldüremezler, işaret ettiğin gençlik direksiyona geçiyor) 79. Yıl dönümünü geride bıraktığımız günlerde gerek eğitim cephesindeki öğretmen arkadaşlarıma, değerli ebeveynlerimize ve öğrencilerimize insan olmanın, ülkemizin, milletimizin istikbali için her daim çalışmaları gerektiğini bir kez daha hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Benim geçtiğimiz haftalarda şahit olduğum etkinlik aslında bir ülkemizin istikbaline dair bir umudumuz olduğunu göstermekte ve bu güzel umudu koca bir meşaleye çevirmeliyiz sevgili dostlarım. Anadolu’nun en ücra köşesinden tutun doğusuyla, batısıyla, kuzeyi ve güneyiyle bir bütün olduğumuzu her daim hatırlayalım ve hatırlatalım.
Terörün aziz topraklarımızda son bulduğu, Eğitimin batının gömleğinden (deneme yanılma yolları) arındığı ve adamakıllı milli bir içerik kazanması, savunma sanayimizin göstermelikten arındığı, seçmiş olduğumuz devlet adamlarının milletin gözüne girmek adına boş keseden ona buna sataşmadığı (vitrinden arınan bir siyaset) Atamızın işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaştığı bir duayla sözlerime üstat şair Mehmet Akif Ersoy’un bize vasiyet ettiği İstiklal Marşımızla son veriyorum.
Ülkesini en çok seven onun için en çok çalışandır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Mehmet Akif Ersoy